Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma!

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma! | Yaşam deneyimleriniz çerçevesinde kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Size ait bir yeme alışkanlığınız var mı? Yediklerinizi fark ediyor musunuz? Dikkatinizi vermediğinizde günlük yaşantınızda ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?

Dikkatli ve bilinçli beslenmenin size kattıkları neler?

Duygularımız hayati mesaj taşırlar ve kendimizi koruyabilmek, güvende olabilmek için hayatta kalmamıza yardımcı olan birçok işaret gönderirler. Her Bir duygumuz, belirli bir olaya karşı bir tepkidir aslında. Bir tehlike baş gösterdiğinde korku, bir şey kaybettiğimizde üzüntü ve keder, önemli bir hedefimiz engellendiğinde öfke, ihtiyaçlarımız karşılandığında da mutluluk duygumuz tetiklenir. Doğal olarak bizler bu işaretlere kulak kesiliriz. Bu işaretler bizi ayakta kalmak ve gelişmek için neler yapmamız gerektiğini sık sık hatırlatır.

Farkındalık durumunda, o anki bakış açımız ile algılar ve tepki veririz.

Genelde bu konular açıldığında ilk soru şu olur: “Benim farkındalığım artsa ilişkide olduğum insanlar aynı oldukça ne işe yarayacak?”
İşte tam da bir önceki cümlede bahsettiğimiz gibi, olayların kendisi aynı kalsa da biz yönümüzü değiştirdiğimizde dünya değişecek. Unutmayın, algı her şeydir! Size hikâyemi anlatayım, belki böylece konu daha da netleşir zihninizde. Geçen yaz, özenerek düzenlenmiş samimi bir partiye davet edilmiştim. Yemeği özel bir şefin hazırlayacağı söylenmişti. Davete bu bilgiyle gidince her yediğim lokmanın keyfini çıkarmak için, hatta biraz da mesleki deformasyon ile “Acaba şef ne koymuş içine?” Merakıyla yavaş yavaş tadını sindirerek yedim yemekleri.

Doymak yiyeceğin tek başına yapamayacağı bir durum, bedeniniz sağlıklı yiyeceklerle, kalbiniz bir sevinç ve şefkatle, zihnimiz bilgiyle, ruhumuz sakinlik ve huzurla beslenir, eğer doğru yolları denersek açlık – tokluk artık sorunumuz olmaktan çıkar.

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma! | Tüm lezzetler mütevazı şekilde hazırlanmış olsa da çok dengeliydi. Gıyabında şefe ne iltifatlar yağdı! Ancak yemeğin sonunda davet sahibi; şefi ayarlayamadığını, yemeği evde kendi imkânlarıyla hazırladıklarını söyledi. Bu hikâyede deneyimlediğim şu oldu: Yemeğin lezzeti, önemli bir şefin elinden çıkmasından değil, her lokmayı dikkatimi vererek yememden geliyordu.Yaşadığımız deneyimin bize sunduğu tüm bilgileri sindirmek için zihnimizi aktif halden dingin hale geçirmeli ve içinde bulunduğumuz anı olduğu haliyle kabul etmeliyiz. Dinginlik doğru yöne bakmamızı sağlar.

Dikkatsiz yaşamın izleri

Farkında olmama durumu yeni düzenimizde hayatımızı istila ediyor. Yemek ise bunun en güzel örneği. Bütün duyu organlarımızı hatta duygularımızı ilgilendiren bir olay olmasına karşın hemen hemen hiç farkında olmadan yemek yiyoruz. Her gün birkaç kere yemek yediğim halde o sırada konuşuyor, okuyor veya başka şeyler düşünüyorsam, yediğimi anlamadığım gibi tadını fark etmiyorum bile. Zihnimizin düşünce dalgalarına ve günlük yaşantımızın acil ihtiyaçlarına savunmasız yakalanırız, öyle olunca da tokluk sinyallerine dikkat etmeyiz.
Sizin de birden boş tabakla karşı karşıya kaldığınız anlar olmuştur. Aniden kendimize gelir ve elimizde tuttuğumuz çatala bakakalırız. “Bunu ben mi bitirdim? Herhalde! Ama hatırlamıyorum.” Size de çok tanıdık gelmiyor mu?

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma!

Bizi mutsuzluğa iten zihinsel kalıplar tam da hazır olmadığımız zamanlarda bizi kontrol altına alır. Eski ve yıpranmış yeme alışkanlıklarımıza kayarak, zihnimizdeki otomatik pilotun serbestçe cirit atması için gerekli şartları hazırlarız. Otomatik düşünme kalıplarımız bizi tekrar tekrar aynı yola saptırır ve böylece hep aynı eylemlere tepki verir dururuz. Bunun sonucunda da gözlerimiz karşımıza çıkan başka olanakları görmez.

Yemek yemenin asıl keyfini ıskalamayın

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma! | Zihnim aktif, stresli veya heyecanlıyken, daha çok yemeğe sığınıyorum. Hele ki başka bir işle uğraşıyorsam dikkatim iyice dağınıklaşıyor. Artık kumanda bende değil. Ancak ben hâlâ yemek yediğimi zannediyorum. Yıllarım böyle geçti. Yemeği yaşamak, sağlıklı yemeği de zayıflamak olarak kodladım. Ardından yaşadığım sindirim sorunları sebebiyle safra kesemi aldırdığımda neden – sonuç ve çözüm üzerine odaklandım.
Zihnimizi aktif halden dingin hedeflere odaklayamadığımızda yemeğin görüntüsü, kokusu, tadı ve canlandırdığı duygularla ilgilenmeyerek, belki de hayattaki en keyifli eylemi ıskaladığımızın farkına bile varmıyoruz. Keyif yapmak için hep daha sonra vaktimizin olacağını sanırız. Şimdi, şu anda yaşadıklarımızın ne kadar özel olduğunu görmeyip hep erteleriz. Hayatımızın büyük bir kısmı da buna bağlı olarak işte bu şekilde elimizden kayar gider.
Gerçekten huzur içinde olmak istiyorsanız, şimdi ve tam şu anda mutlu olmayı deneyin; aksi takdirde sadece bir gün mutlu olmak ümidiyle yaşarsınız.

Bilinçli beslenme öğrenilebilir

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma! | Doğduğumuz günden beri her zaman daha fazlasını istedik veya daha iyisine ihtiyacımız olduğunu öğrendik. Bu, hepimizin düştüğü bir çukur. Size iyi haberi bu kadar olumsuz örneklerden sonra verebilirim: Bilinçli, dikkatli beslenme öğrenilebilir. Bir yerden başladığınızda tüm dünyanızı başka gözle yaşama pratiğini de kazanabilirsiniz. Ve bunun için asla geç kalmış sayılmazsınız, şu an en doğru andır. Bedenimiz için de rahat olmanın ilk şartı dikkatimizi ona odaklamaktır.

Bizi rahatsız eden şeyin ne olduğunu bilmezsek ona şefkatle yaklaşmamız da mümkün olmaz. Ancak her değerli öğreti gibi bunun için de zaman ve efor harcamak gerekir. Çabamıza devam ederken yolda pişmanlık, endişe veya korkunun hayatımıza hâkim olmasına izin vermemeliyiz.
Bizim zaten hayat amacımız, hayat amacımızı bulana kadar öğrenmek değil mi?

Farkındalıkla yaşam 5 bin yıldır sağlık, barış ve mutluluğa giden yolu anlatıyor. Sadece zihnimizle, bedenimizle, bastığımız yerin ve her adımımızın farkında olduğumuzda bile uygulama yapmış oluruz. Bu kadar basit!
Bizden tek beklenen, bir şeye dikkat etmek için tam olarak orada olmayı öğrenmemiz ve o şeye derinlemesine bakmamız.

Bedenimize hizmet etmeyen irade faydalı değil

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma! | İrade bizi zorlayan bir durum ancak yanlış anlaşılma olmasın diye eklemek isterim: Diyette kısıtlayıcı beslenme karşısında sergilenen irade, bedenimize hizmet etmediğinden faydalı değil. Biz bütünsel sağlığımız adına yaptığımız tercihleri uygulamak için irademizi kullanırız.

Peki çözümü nasıl bulabilirim mi diyorsunuz? Yemeği kendiniz hazırlamayı deneyin. Her seferinde elinizden geldiği kadar bilinçli ama yargılayıcı olmayan taze bir farkındalık içinde dikkatinizi verdiğinizde, her seferinde daha az çaba gerektiğini ve daha kolaylaştığını, becerilerinizin arttığını göreceksiniz. Küçük bir farklı hamle bile sürekli abur cubura yönlendiren olaylar zincirini kırmak için yeterli. Farkındalık, yemekle özel kurduğunuz bağla anlam kazanır, ezber olmaktan çıkar ve gerçek olur.

Aç kalmaktan korkma, aç’da kalma! | Sadece tabağımızda değil, bedenimizde, zihnimizde, duygularımızda ve çevremizde olan bitenlere bakmamızı değil görmemizi sağlar. Bu deneyimler, kendimize eleştirme ve yargılama olmaksızın yaklaşmamıza yardımcı olur.
Peki böyle yaptığımızda kılo alıp verir mıyız? Hedefimiz o değil ancak böyle bir bonus da oluyor. Farkındalık bızi yavaşlatır ve bu yavaşlama eyleminde bildiğiniz gibi beyne doydum sinyali gideceğinden otomatik olarak daha az yeriz. Yavaşlamak, sakinleşmek ve dinlenmek her konuda iyileşmenin ilk koşuludur. Eğer yavaşlamamakta kararlıysak yıkım da sürekli olur. Modern yaşamın telaşlı günlerinde ‘yapılacaklar listesi’ne biraz daha madde eklemenin çok zor olduğunu görüyorum. Farkında olmanın güzelliği; önem sırasına göre bazılarını eleyebilmek, yaşamımızın her eylemine, günlük akışımıza yeni ritüelleri kolayca adapte edebilmemiz…

Farkındalıkla şimdi hayatlarımızı nasıl yaşayacağımızı seçebiliriz. Her anı yakalar ve gerekirse yeniden başlarız. E-postalara cevap verirken, su içerken, trafikte ilerlerken, gün boyunca nefes almak kadar kolay ve tanıdık aslında bu egzersizler.

Kaosun ortasında daha fazla dinginlik buluruz. Kendimizi ve etrafımızdaki her şeyi daha iyi anlarız. Sağlığımızı perdeleyen sis dağılır. Her zaman içimizde olan ancak bazen saklanan neşe ve huzura dokunuruz. Bu felsefeyi beslenme ile birleştirerek bedenlerimizin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunuruz.

Açlık – tokluk durumu ile barışın

Yemekle kurduğumuz dengesiz ilişki ile doğuştan sahip olduğumuz yeteneği heba etmeyelim. Unuttuğumuz bu bilgileri hatırlamak ve hayata katmak önce niyet gerektirir, ardından çaba ve belki biraz destek Ne dersiniz? Vücudumuz neye ihtiyacı olduğunu biliyor. Buna güvenerek onunla mücadele etmeyi bırakırsak o da bizimle mücadeleyi bırakır. Aksi takdirde aynı düşünceler tekrar tekrar kapımıza gelir ve bir süre sonra pes ederiz. Oysa açlık-tokluk durumlarıyla barıştığımızda sinyalleri alır ve bir sonraki adımı kendi kontrolümüzde atarız.
Doymak yiyeceğin tek başına ulaşamayacağı bir sonuç. Bedenimiz sağlıklı yiyeceklerle, kalbimiz sevinç ve şefkatle, zihnimiz bilgiyle, ruhumuz sakinlik ve huzurla beslenir. Eğer doğru yolları denersek açlık-tokluk artık sorunumuz olmaktan çıkar. Zihnimiz tatmin olduğunda vücudumuz aşırı yemek yeme isteğini bırakır. Bizden tek beklenen neyi tatmin etmeye çalışıyoruz, onu bulmak.

Sohbetimi size şu soruyu sorarak bitirmek istedim. Cevabın ne olduğundan ziyade, bir süre sorunun üzerinde düşünmeniz çok değerli: “Aç olmadığım halde neden yemek yiyorum?”

Mutsuzum motivasyonumu artırıyor.

  • Gerginim, iyi geliyor.
  • Canım sıkıldığında oyalanıyorum.
  • Reklamda gördüm canım çekti,
  • Yanımda yiyorlardı.
  • Parasını ödedim, mecburen yiyorum.

Bir sonraki öğününüzde tam yemek yemeden önce bir an durun. Derin bir nefes alın ve tetikleyicilerinize göz gezdirin. İçinize dönün ve gerçekten yemeye ihtiyacınız olup olmadığını kendinize sorun.

Kaynak
Mutlu İnsanlar Zihin Dağınıklığına İzin VermiyorZihinsel Kalıplar (Modeller)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir