Ağrı Nedir ve Nasıl Oluşur? Ağrı Kesiciler Ağrımızı Nasıl Keser?

Ağrı Nedir ve Nasıl Oluşur? Ağrı Kesiciler Ağrımızı Nasıl Keser? | Hepimiz hayatımızın bir döneminde ağrıya maruz kaldık. Baş ağrısı, boyun ağrısı, hatta kol ağrısı…
Umarım bir dönemidir ve uzun süre ağrıya maruz kalmıyorsunuzdur. Peki neden bir yerlerimi ağrıyor? Bu ağrıyı hissetme süreci nasıl oluyor? Bir ağrı kesici aldığımızda, aldığımız ilaç neremizin ağrıdığını nasıl biliyor?
Ağrı Nedir ve Nasıl Oluşur? Ağrı Kesiciler Ağrımızı Nasıl Keser?
Ağrının geçmişi, insanlık tarihi kadar eskidir. Varoluştan itibaren insanlar ağrıyla baş etmek için çeşitli yöntemler bulmaya çalışmışlardır. Güneşin altında ısıttıkları taşları ağrıyan yerlerine koymuşlar veya ağrıyan yerlerini soğuk suya batırmışlardır. Hatta simyanın gelişiminde bu ağrıları geçirme ve ölümsüz olma çabası rol oynamaktadır.
O dönemde ağrı, tanrıların insanlara gazabı olarak düşünülüyordu. Hatta ”pain” kelimesi Latincede ”işkence, ağrı”anlamına gelen kelimeden türetilmiştir.
Eski zamanlarda söğüt yaprağı çiğnerlermiş ve bu şekilde ağrılarını geçirirlermiş.
Neyseki şimdiki modern tıpta biz ağrıyı geçirmek için bir sürü ilaca sahibiz.
Peki ağrı nasıl oluyor?
Gelin buna bakalım, öncelikle tanımla başlayalım.
Ağrı, oluşmuş veya oluşması muhtemel bir doku hasarının zihne iletilme biçimi, rahatsızlık verici his ve duygu durumu olarak da geçiyor. Hastane içinde bile branştan branşa ağrıya olan bakış açısı değişiyor çünkü birçok ağrı tipi var. Bu ağrı tiplerinin farklı farklı inceleyecek olursak; bunları süreye göre, mekanizmaya göre, oluştuğu yere göre ve daha birçok şeye göre kategorilendirebiliriz.
Ağrıları oluştuğu süreye göre ağrılara bakarsak; akut ve kronik olarak ikiye ayırabiliriz.
Eğer 3-6 ay süresinden daha uzun süren bir ağrı ise bu kronik ağrıdır, uzun süreli bir ağrıdır. Eğer bir kronik ağrınız varsa bunu size takip eden doktora kesinlikle söylemelisiniz. Altından başka bir durum, başka bir hastalık çıkabilir.
Mekanizmasına göre ağrı tipleri değişkenlik gösterebilir.
Mesela; nosiseptif ağrılar, nöropatik ağrılar ve diğer ağrılar olarak bunlara ayıracak olursak biri size yumruk attığında hissettiğiniz ağrı ve eliniz kesildiğindeki hissettiğiniz ağrı nosiseptif ağrı türü yani; derinizi üzerindeki sinir algılayıcıları ile algıladığımız ağrı türüdür. Bir diğer ağrı türü nöropatik ağrıdır ki, aile hekimi olarak biz bunu hastalarımızda çok sık görüyoruz. Bu da bir sinirin hasarı; omurga düzeyinde olabilir veya başka düzeylerde bir sinir hasarı veya bir kronik hastalığın sinirleri etkilemesi sonucunda oluşan ağrı tipidir.
Bunu genellikle diyabette görürüz.
Hastalar, bacaklarında veya kollarında karıncalanma, iğneleme tarzında bir ağrı tarif ederler veya yüz felci geçirenler de yine yüzün bir tarafında ağrı şeklinde nöropatik ağrıyı görebiliriz. Bir de diğer mekanizma tiplerinden de kabaca bahsedecek olursak beyinden kaynaklanan ağrılar vardır çok ilginç olarak.
Beyinde, ağrıyı algılayan bölgeyle ilgili bir hasar olduğunda veya bir hastalık olduğunda algılanan ağrılar vardır. Bir de mesela fantom ağrı dediğimiz kesilen organlarda oluşan ağrılar vardır.
Kişi gelir mesela bacağı kesilmiştir ama bacağında ağrı hisseder bu da farklı ağrı tiplerinden birine örnektir.
Kaynaklandığı bölgeye göre de ağrıları değişik gruplandırabiliriz.
Migren ağrısıyla, böbrek taşı ağrısı çok farklı hem tipte hem de farklı bölgeden kaynaklı ağrılardır. Bu yüzden her ağrı, kendi içerisinde özeldir ve ilgili hekimce değerlendirilmesi gerekir. Bu durumun, bir hekim açısından değerlendirilmesi için de öncelikle kişilerin hekime başvurması gerekmektedir.
Bunu ısrarla söylüyorum
Çünkü birçok kişide görüyorum ki ağrılarını önemsemiyorlar ve uzun zaman geçtikten sonra iş işten geçtikten sonra doktora başvurma oluyor ve bu nedenle de tedavi aksıyor, süreç uzuyor ve bazen de geri dönüşü olmayan kayıplar verilebiliyor.
Peki ağrı nasıl oluşur?
Elimiz kesildiğinde biz bunu nasıl hissederiz?
Ağrı, çok önemli bir his. Eğer ağrı hissimiz olmasaydı çok daha erken yaşlarda hayatımızı kaybederdik.
Peki nasıl ağrıyı hissediyoruz?
Oldukça sadeleştirilmiş bir dille anlatacağım.
Bir doku hasarı olduğu zaman o bölgeden salgılanan bazı maddeler hücreye gelir ve hücreye o çevrede bir sorun olduğunu söylerler. Hücrede, hücre zarındaki bazı maddeleri, ki genellikle araşidonik asittir bunun esas maddesi bazı maddeleri, bazı enzimler aracılığıyla ağrı ileticilerine çevirir.
Bu bazı enzimler farklı farklı olabilir. Ben en önemlerini sayayım desem en azından 10-15 tane saymam lazım. Aynı şekilde ağrı ileticilerini de o yüzden kabaca anlatıyorum. Bunlar, hücre zarından alınan maddeler ve hücre içerisindeki maddelerle çeşitli reaksiyonlarla bir ağrı ileticisi olurlar. Bizim de zaten çoğu ağrı kesicimiz bu ağrı ileticilerine karşı olmuştur.
Ağrı ileticileri, hücreden çıkıp siniri etki̇ler. Sinir de belli bir potansiyel üstüne çıktığı zaman bunu ”Evet, bu gerçekten önemli.” der ve beyne gönderir. Bu belirli sınırı aşmadan yani bu eşik değeri aşmadan sinir hücresi, beyne: ”Burada bir sorun var, burada bir ağrı var.” diye iletmez.
Ağrı kesiciler, ya bu ağrı ileticilerinin sentezlenmesini engellerler ya da bunların sinir hücresine bağlanmasını engeller. Böylece eşik değerinin çok üstünde olan ağrıyı ya azaltırlar ya da eşik değerin altına düşürürler ve biz de ”ağrımız geçti” deriz.
Ama aslında ağrımız devam eder.
Böyle, genellikle ağızdan aldığımız ağrı kesiciler bu yolla etki eder.
Fakat iğneyle yapılan bazı sinirleri bloke eden ağrı kesme yöntemleri veya beyinle ilgili direkt ağrı kesme yöntemleri de mevcuttur.
Zaten ağrıyla ilgilenen algoloji bölümü de hastanelerde aktif şekilde çalışmaktadır. Tüm bunlardan bahsetmişken bir de eski usul bir anne yönteminden ve onun bilimsel kanıtlarından bahsetmek istiyorum.
Bu benim çok sevdiğim bir örnek:
Eskiden düşük kolumuzu veya bir yerimizin vurduğumuzda annemiz veya yakınlardaki kişi gelip orayı okşardı. Hatta bilinçaltı olarak biz de hala daha bir yere çarptığımızda o çarptığımız yeri kendimiz de ovarız.
Bunun birkaç nedeni var:
Ağrıyı ileten sinir lifleri genellikle daha ince sinir lifleridir fakat kaba dokunma, okşamayı ileten sinir lifleri daha geniştir. Fizik derslerinde de öğretildiği gibi çapı daha geniş olan bir yolun direnci daha azdır ve daha hızlı beyine gider direnci az olduğu için yani bir aynı anda kabaca dokunsak ve bir yere yanlışlıkla kessek önce kaba dokunmaya algılarız.
Aynı zamanda lateral inhibisyon denilen omurilik düzeyinde bir engelleme biçimi var. Eğer siz kaba dokunma hissi ile ağrı hissini aynı anda verirseniz, oradaki hücreler aynı anda gelen bu iki sinyalden kaba dokunmayı daha yoğun şekilde gönderip ağrı duyusunu daha az şekilde yukarı beyne gönderiyor.
Böylece siz ağrınızı hafiflemiş hissediyorsunuz.
Tabii çarpığımız yeri veya kestiğimiz yeri ovmak haricinde başka doğal yöntemler de mevcut.
Peki siz ağrınız olduğunda hangi doğal yöntemi kullanıyorsunuz? Yoksa direkt ağrı kesici alanlardan mısınız?
Sağlıkla kalın.
Dr. Özün Altınay.