Anne Babaların Çocukluk Çağı Travmaları Klinik Özellikleri

Psikiyatrik bozuklukları çocukluk dönemi travması ile ilişkilidir ve psikopatoloji oluşumunda risk faktörü olduğu bilinmektedir.
Anne Babaların Çocukluk Çağı Travmaları Klinik Özellikleri
Çocukluk döneminde travmaya maruz kalmış bireylerde cinselliği içeren davranışların arttığı bildirilmiştir. Araştırmalar bu çocukların oyunlarının da cinsellik temalı olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan diğer bir araştırmaya göre ise, akranlarına yönelik cinsel istismar uygulamış çocuk ve ergenlerin cinsel istismar geçmişlerinin olduğu, küçük yaşlarda pornografi ile tanışmış olmaları ve ev içi şiddete tanıklık etmiş olmaları tespit edilmiştir. Çocukluk çağı cinsel yaşantısı olan bireyler, yetişkinlik dönemlerinde cinsel şiddet uyguladığı veya ebeveynliğinde çocuklarına cinsel veya fiziksel istismar uygulayabilmektedirler. Diğer yandan, çocuğa istismar eden kişi ile çocuğun yakınlık durumu, maruz kalınan travmanın süresi, yöntemi, şiddetin eşlik ermiş olması, çocuğun fiziksel olarak olumsuz etkilenmesi, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre klinik özellikler farklılık göstermektedir. Çocukluğunda cinsel istismara maruz kalmış kişilerin ebeveyn olduklarında kendi çocuklarını koruyamadıkları belirlenmiştir.
Çocuk Yetiştirme Tutumları
Demokratik tutum
Demokratik ebeveyn tutumunda çocukların talep ve ihtiyaçları anne-babalar tarafından dikkate alınır. Çocuk, ebeveyni tarafından bir yandan desteklenirken diğer yandan da çocuğa sınır koyulur; böylelikle kontrollü bir şekilde gelişim sağlanır. Ebeveynler, tüm kardeşlerin bireyselliklerine önem
vermektedirler ve tüm çocuklar eşit olarak istek ve düşüncelerini söyleme hakkına sahiptirler. Demokratik tutumlu ebeveynle yetişen çocuk onlardan ayrışmış bir birey olarak görülür. Çocuk, özerk olabilmesi, duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebilmesi için desteklenir. 5-6 yaş çocukların anne-babalarıyla gerçekleştirilen bir araştırmaya göre ebeveynlerin eğitim durumu ile demokratik tutuma sahip olmaları arasına pozitif bir ilişki vardır. Aynı zamanda, babalar ile kıyaslandığında annelerin daha çok demokratik çocuk yetiştirme tarzını uyguladıkları saptanmıştır. Optimum çocuk yetiştirme tutumu olarak da bilinen demokratik tutumda aile bireyleri her zaman birbirleriyle iletişim halindedir, çocuk duygusal olarak desteklenir ve bağımsızlaşması için uygun ortam oluşturulur. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, demokratik tarzda yetişen çocukların okul başarıları, çevresindekilerle kurdukları uyumlu iletişimleri ve birçok alandaki gelişimleri yetiştirilme tutumlarıyla ilişkilidir.
Otoriter tutum
Otoriter ana-baba tutumunda, ebeveyn çocuğa esnemeyen, sert bir disiplin uygular ve çocuk duygusal olarak yeterince desteklenmez, sıcaklık yoktur. Ebeveyn çocuğu engelleyen, ceza veren, çocuk üzerinde baskı kuran ve çocuğun sürekli itaat etmesini isteyen bir tutumla yaklaşır. Böyle bir tutumla yetişen çocuklar sosyal gelişim açısından zayıftırlar. Akranlarıyla kıyaslandıklarında sosyalleşmede ve iletişim kurmada zorlanırlar. Otoriter ebeveyn tutumunda yetişen çocuklara ebeveyn tarafından fiziksel ceza uygulanırken, aynı zamanda çocuk suçlanır, korkutulur, aşağılanır. Çocuk anne-baba tarafından eleştirilme kaygısı yaşar ve sürekli yanlış bir şey yapma korkusuna sahiptir. Otoriter ebeveyn tutumu genellikle geleneksel ailelerde görülmektedir ve çocuk üzerinde korkunun baskın olduğu bir tarzdır.
Otoriter ebeveyn tutumu ile yetişen çocuk ebeveyninden sevgi ve ilgi alabilmek için onların kurallarının dışına çıkmamalıdır, eğer çıkarsa ebeveyn küser ve ilgisini çeker. Bu tarzda bir ebeveynlik ile yetişen çocuğun kaygı düzeyinin yüksek olduğu ve sosyal ilişkilerde zorlandığı tespit edilmiştir.
Aşırı koruyucu tutum
Koruyucu tutumda ebeveyn çocuğa karşı fazla kontrolcüdür ve oldukça fazla ilgi gösterir. Bu tutumda özellikle çocuğu bebekleştirme hakimdir. Anne ile çocuk arasındaki sağlıklı ayrışma sağlanamaz ve çocuk anneye bağımlı hale gelir. Bu tutuma sahip ebeveynler çocukların yapabileceği şeyleri dahi kendileri yapmak isterler, çocuklarına karşı normalden fazla ilgi gösterirler. Bu da çocukların özerk olmasını ve bireyselleşmesini engellemektedir. Duygusal eksikliğe sahip olan ebeveynler çocuklarını kendilerinin bir uzvu olarak görmektedirler ve var olan duygusal eksikliklerini çocukları üzerinden gidermeye çalışırlar. Aşırı koruyucu tutum sergileyen anne babalar, çocuklarını duygusal olarak sömürerek, onların ailelerine, evine bağımlı hale gelmelerini sağlarlar. Çocuklarının ilkokul çağına kadar kişisel bakımlarını, ihtiyaçlarını dışsal tehlikelere karşı korumak amacıyla ebeveyn üstlenir. Bu tarz ebeveynler ile yetişen çocukların okula başladığı zamanda ise kişisel bakımını karşılamakta zorlandıkları gözlemlenmiştir.
Koruyucu tutuma sahip ebeveynler ile yetişen çocuklar bağımlı, kendine güvenmede zorluklar yaşayan, duygusal olarak gelişemeyen bireyle haline gelir. Aynı zamanda bu tutumla yetişen çocuklar akademik hayatlarında, okula uyum sağlamakta zorluklar yaşamaktadır. Aşırı koruyucu tutuma sahip ebeveynler incelendiğinde, daha çok tek çocuk sahibi oldukları ya da istedikleri zamandan daha geç çocuk sahibi oldukları görülmüştür. Anne-baba çocuğu sürekli kontrol etme ve çocuğa fazla ilgi gösterme eğilimindedir. Bu çocuklar yeteneklerinin veya becerilerinin farkında olmayan, bağımsız olarak bir şey yapabileceklerini düşünmeyen ve genellikle dışarıdan destek arayan bireylerdir.
İzin verici tutum
İzin verici tutumda olan anne-babalar çocuklarına karşı aşırı rahat, çocuklarını kontrol etmeyen ve hoşgörü adı altında çocuğun neredeyse ihmal edildiği bir yaklaşım sergiler. Çocuğun ev içinde yapabilecekleri konusunda sınırsız bir hakkı vardır ve durması gereken noktayı bilmez ve çocuk bu sınırsızlık içinde kendine zarar verse bile ebeveynler duruma dahil olamayabilir, kontrol altına almayabilir. İzin verici ebeveynlik tutumu sergileyen ana-babalar, demokratik
tutumdaki ebeveynler gibi çocuğuna karşı sıcak, ihtiyaçlarına yanıt veren, ilgili ve kabul eden bir tutumdadır, fakat bu ebeveynler çocuğa ihtiyacı olduğunda sınır koymazlar ya da çocuğu kontrol etmezler ve oldukça rahat davranır. İzin verici çocuk yetiştirme stilinde genellikle çocuk ile ebeveyn arasındaki duygusal ilişki zayıftır, çocuğa karşı ilgi ve kontrol yoktur. Maccoby ve Martin (1983)’e göre, izin verici tutum iki farklı tipte değerlendirilmektedir;
- İzin verici/şımartan tarzda; ebeveyn çocuğundan asla talepte bulunmaz ve çocuğuna karşı oldukça fazla ilgili, hassastır. Bu tutum otoriter çocuk yetiştirme tutumunun zıttı olarak düşünülebilir.
- İzin verici/ihmalkar çocuk yetiştirme tutumudur; ebeveyn çocukla bir alakası yokmuş gibi davranır. Talepkarlık da duyarlılık da yok denecek kadar azdır.
İzin verici/ihmal eden tutumda yetişen çocukların sosyal gelişimleri, öz denetimleri zayıftır, bağımsız olamaz. Sürekli ebeveynlerinden gelecek ilgiye ihtiyaç duyarlar; çocukların bekledikleri ilgi ebeveynleri tarafından karşılanmayınca da saldırganlaşır. İzin verici/şımartan tipte büyüyen çocuk ise zayıf sosyal yapıya sahiptir. Öz kontrolleri yoktur, sosyalleşmekte zorlanır ve arkadaşları tarafından kabul görmez; yalnızdır. Öz kontrolü olmayan, hoşnutsuz, doyumsuz, yalnızca kendisini düşünen, güvenemeyen ve diğerlerine aşırı bağlanana bir çocuk haline gelir. İzin verici tutumla yetişen çocuklar ev dışındaki hayatlarında da bütün taleplerinin karşılanacağını düşünürler ve bu yönde davranır. Bu sebeple çocuğun sosyal ilişkileri de olumsuz etkilenmektedir. Aynı zamanda çocuk özgüven eksikliği yaşamakta ve başaracağına dair bir inancı bulunmamaktadır.
Anne babaların çocuk yetiştirme tutumlarının çocukların gelişimlerine olan etkileri
Çocuk doğumundan itibaren ilk olarak ebeveynleri ve diğer aile bireyleri ile bir arada olur ve iletişim kurmaya başlar. Çocuğun mizacı aile içindeki iletişimin pozitif veya negatif olmasıyla ilişkilidir. Anne-babasıyla olan iletişimi çocuğunu mizacının oluşumunu etkilemektedir.
Ebeveynleri otoriter tutuma sahip çocukların gelişimleri incelendiğinde; çocuklarda özgüven eksikliği, yetersizlik hissi, düşüncelerini ifade edememe, sosyalleşmede zorluklar yaşadıkları gözlemlenmiştir. Anne-babası tarafından
eleştirilen, baskı uygulanan çocukta değersizlik hissi hakim olur ve duygularını şiddetli, öfkelenerek ve incinmiş hissederek açığa çıkarır. Çocukta yanlış bir şey yapma korkusu yoğundur çünkü anne-babasına karşı çekingendirler. Anne-baba ile çocuk arasında genellikle gerginlik hakimdir çünkü çocuğun duyguları ve istekleri dikkate alınmayınca çocuk bunları içe atar.
Demokratik tarzdaki ebeveynlerin çocuğa sunduğu kurallar ve talepler çocuğun gelişimine, mizacına ve bireysel durumlarına uygundur ve bu yüzden de çocuklar hayal gücü gelişmiş, yeteneklerini açığa çıkarmaya yatkın, öz farkındalığı yüksek olan bireyler olarak yetişirler. Bu tutumla büyüyen çocukların anne-babalarıyla olan iletişimleri iyi, duygusal bağları kuvvetlidir. Demokratik tutuma sahip ebeveyn ile büyüyen çocuklar, diğer ebeveyn tutumları ile büyüyen çocuklara kıyasla okulda daha başarılı ve madde kullanım eğilimleri daha düşüktür. Ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları arasındaki en uygulanabilir ve doğru yöntem demokratik yöntem olarak görülmektedir.
Çocuk, aşırı korumacı tutuma sahip ebeveynle büyüdüğünde öz bakım yetisi gelişmemektedir ve ebeveyninden ayrışamaz hale gelir, sürekli onlara ihtiyaç duyar. Böylelikle de özgüveni gelişemez ve yaşam boyu çevresindekilere bağımlı hale gelir. Aynı zamanda bu çocuklar, bağımlı davranan, diğerlerinin haklarını dikkate almayan, gruplara dahil olmakta zorlanan, yalnızca kendisini düşünen, inat eden tavırlar gösteren, kas gelişimi zayıf ve sosyal olarak gelişememiş olurlar. Yaşıtlarına göre bilişsel açıdan daha geç gelişirler.
İzin verici çocuk yetiştirme tutumu ile büyüyen çocuklar stresle mücadele etmede, öz regülasyonda, duygularının kontrolünü sağlamada zorlanırlar. Talepleri sorgulanmadan anında yerine getirilen bu çocuklar bir süre sonra hiçbir şeye doymayan, mutluluk duymayan birisi haline gelir. Aynı zamanda, ebeveyni tarafından kontrol edilmeyen, gerektiğinde sınırlandırılmayan çocuk, yapması gerekenleri kendi tercihine göre oluşturmakta ve bunları yapıp yapmamaya da yine kendisi karar vermektedir. Bu nedenle de çocuk sağlıksız bir birey haline dönüşür.
Diğer yandan, anneler çocukları ile birlikteyken karşılaştıkları bir zorluk karşısında eğer psikolojik sağlamlıkları yüksek ise çocukları ile yaşadıkları durumu olumlu olarak yönetebilme becerileri yüksektir. Literatür incelendiğinde ise annelerin çocuk yetiştirirken benimsedikleri tutum ile psikolojik sağlamlıklarının değişimi arasında bir ilişkinin olduğu ile ilgili oldukça fazla çalışmaya rastlanmaktadır.
Damla SOYLU | Psikiyatrist