Suyun iyileştirici gücü

Suyun iyileştirici gücü | Hayatımızın her anında iç içe olduğumuz su, sağlıklı yaşamın simgesi. Kaslarımız, kalbimiz, dokularımız, tüm hücrelerimiz ve organlarımızın verimli çalışabilmesi için önemli bir yardımcı, vücudumuzun dışını ve içini temizleyen, toksin ve zehirli maddeleri vücudumuzdan atan muhteşem bir sıvı. Dünyadaki en büyük kimya bilgini olan su; bedenimizde, organlarımızda, damar ve kas dokularımızın içinde. Kısaca hiçbir işlem onsuz olmaz!
Suyun İyileştirici Gücü
Suyun iyileştirici gücü | Dolaşımın temel sağlayıcısı ve kanımızın en yüksek orandaki bileşeni olan suya, tıpkı soluduğumuz havadaki oksijen gibi muhtacız. Nasıl bedenimizin dışını temizlerken suyun temizleyici gücünü kullanıyorsak, iç organlarımızın temizliği için, yani bedenimizin içinde birikmiş olan kir ve toksinlerden arınmak için de ihtiyacımız olan tek şey su çünkü içimizdeki bütün hücrelerimizi etkileyerek onların zamansız eskimelerini, yani yaşlanmanın geciktirilmesini sağlayabilecek en etkin anti-aging maddesi.
Dünyanın 5 farklı bölgesinde yetişkin hastalıklarını tanımadan 120 yaşına kadar sağlıklı yaşayan insanların sırrı, içtikleri alkali yapıdaki suda saklı…
Su mükemmel bir sağlık iksiri
Suyun iyileştirici gücü | İçtiğimiz suyun yüzde 80’ini beynimiz kullanıyor. Alkol alanların ertesi sabah çektikleri baş ağrısının sebebi, beyindeki sıvılarda yoğunlaşan alkol nedeniyle suyun eksilmesi, yani dehidratasyon. Suyun bedenimizdeki tüm işlevsel-kimyasal tepkimelerdeki gerçek rolünü anlamaya başladığımız zaman, onun ne kadar mükemmel bir sağlık iksiri olduğunu kavramakta da gecikmeyeceğiz.
Su, tek başına ve izole olmuş (yalıtılmış) halde hiçbir zaman bulunmaz; karakteri bulunduğu ortama, yapısı beraber olduğu elementlere göre devamlı değişir. Suyun değişkenliği, doğanın değişkenliği ile eş zamanlıdır.
İnsanoğlu da doğa içinde yaşayan bir varlık olarak sürekli ve her bakımdan değişimi yaşıyor; beden olarak, zihin ve ruhsal açıdan her an yenilenmeye yada yaşlanmaya maruz kalıyor.
120 yaşına kadar sağlıklı yaşamak
Suyun iyileştirici gücü | Akıl ve zihin yetenekleri ile yenilenme ve yaşlanmayı, tamamen değilse de kısmen kontrol altında tutabiliriz. Bu çerçevede düşünüldüğünde, yaşlanma tam olarak durdurulamasa da yaşlanmanın hızını geciktirebiliriz. Bunun için uygulanması gereken çok orijinal imkânlar var. Bize düşen, bu imkânları önce keşfetmek, daha sonra da disiplinli bir şekilde “ hayatımızın her anına yayarak bir şekilde yaşam felsefesi haline dönüştürmek.
Sağlıklı ve uzun yaşam konusuna da durmaksızın çaba gösteren bazı antropologlar ve bilim insanları, yapmış oldukları araştırmalarda, dünyanın beş değişik bölgesinde, yetişkin hastalıklarını tanımadan 120 yaşına kadar sağlıklı olarak yaşayan, hatta 75-80 yaşlarında çocuk sahibi olan insanları incelemişler. Pakistan’ın Karakurum dağlık bölgesindeki Hunza’da; ekvatorda Makamba’da; Gürcistan ve Kazakistan’da yaşayan genç ihtiyarların bu sağlıklı ve uzun yaşam sırlarının; buzullardan gelen, bol miktarda oksijen ve iyonize mineraller içeren, molekül grup yapısı küçük, alkali yapıda su olduğu sonucuna varmışlar.
Bu keşif, aslında insanın çağlar boyunca aramakta olduğu mükemmel sağlık kavramına ne kadar yaklaşmış olduğunun açık bir göstergesi olup yaşamın temel dinamiği hakkında bizlere çok önemli ipuçları veriyor.
Su hayat kurtarır
Suyun iyileştirici gücü | Su, daha ilkokul dönemlerinde öğrendiğimiz gibi, iki adet pozitif yüklü (+) atom taşıyan hidrojen ile bir adet negatif yüklü (-) atom taşıyan oksijenden oluşuyor. Bu denli basit bir formülü (H20) olan suyun yapısı ise oldukça kompleks. Hidrojen ve oksijenin değişik biçimde kombinasyonları ile 36 değişik tip su olduğu ifade ediliyor. Formülü basit fakat çeşidi çok fazla olan su, belki de insanlığın temel vazgeçilmezi olarak hayatımızın her safhasında ‘olmazsa olmaz’lığını ispatlıyor.
Sıvı haldeki suyun önemli bir özelliği, donduğu Zaman genişlemesi ve yoğunluğunun azalması. Bu önemli yetenek, suya ‘hayat kurtaran’ özelliğini verir. Soğuduğunda yoğunluğu azalan su, buz halinde yüzeyde kalır, buzlanma öncelikle suyun yüzeyinden başlar. Şayet tersi olup donma dipten başlasaydı, su altında yaşayan on binlerce canlı hayatta kalamazdı. Bu nedenle, özellikle kışın soğuk havalarda balıklar, daha sıcak olan denizlerin derin kısımlarına inerler.
Suyun iyileştirici gücü | Fizik kanunlarına göre, maddelerin katı haldeki yoğunlukları, sıvı haldeki yoğunluklarından daha fazla olmasına rağmen, bu kanuna uymayan tek madde su. Bütün sıvıların, soğudukları zaman hacimleri azalırken, suyun hacmi artar. Bu durum +4C0’ye kadar devam eder. Bu noktada su, en yüksek yoğunluk ve enerjiye sahiptir. Bu noktadan itibaren ise genişlemeye başlar ve yoğunluğu artacağı yerde azalır; ısısı düştükçe genişlemeye devam eden su, yoğunluğu düşük olan katı buz haline gelir. Bu olay sırasında önemli miktarda enerji harcanır.
Suyun kaynama noktası, hemen hemen diğer bütün sıvıların kaynama noktasından yüksektir. Su, belli bir sıcaklıktan sonra kaynamaya başlar; kaynamış su, kaynamadan önceki halinden daha farklı bir duruma gelir. Bu nedenle, içme suyunun bazı mikrop ve bakterilerden arındırılması amacıyla kaynatılarak içilmesi tavsiye ediliyor ama siz yine de sağlıklı olduğuna emin olduğunuz ambalajlı sulardan şaşmayın.
Susuz bir dünya mümkün değil
Suyun iyileştirici gücü | Gezegenimizdeki iklimlerin göreceli olarak yumuşak (okyanus sahillerindeki yerleşim yerlerinde serin yaz ve yumuşak kış) olmasının sebebi, suyun termal stabilizesi ve yavaşlığı. En büyük su rezervlerinden olan okyanuslar, ekvatordan kıtalara doğru ısıyı taşıyarak daha soğuk bölgelere hayat ve canlılık dağıtırlar. 160 km genişliğindeki okyanusun getirdiği ısı, 200 milyon ton kömürün yakılması ile elde edilebilecek değerde ısıya eşit. Diğer bir deyişle su, bize 200 milyon ton kömürün enerjisini devamlı olarak hediye ediyor.
Bu teknik bilgi, hayatın su kaynaklarından çok önemli imkânlar elde etmesiyle sürmekte olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu yüzden susuz bir dünya düşünmek mümkün değil.
Kaynak: Suyun İyileştirici Gücü – Kimya Müh. Mennan Aysan Kuzanlı ve Dr. Recai Yahyaoğlu