Yalnızlığın Zihinsel ve Fiziksel Etkileri

Yalnızlığın Zihinsel ve Fiziksel Etkileri | Yaşam tarzının fiziksel ve zihinsel sağlığı etkilemesinin az belirgin bir yönü olan yalnızlığın iki türü vardır.

  • Nesnel yalnızlık, tek başına veya sosyal olarak yalıtılmış olmanın fiziksel durumunu ifade eder.
  • Öznel yalnızlık, yalnız olma hissini ifade eder.

Çevrenizde eş dost akraba olmasına rağmen yalnız hissedersiniz.
Fizikselden çok duygusal bir durumdur.
Ve asıl yalnızlık, kişinin kendi hissettiği sosyal izolasyonudur.
Bu izolasyon hissi, izole edilmekten daha güçlüdür.
Önemli olan arkadaşların miktarı ve sosyal ilişkiler değil, bağlantıların kalitesi.
Sevilen birinin ölümü, boşanma veya yeni bir yere taşınmak gibi yaşam geçişleri herkesin yaşayabileceği tepkisel yalnızlıktır.
Kısa vadeli yalnızlık, kişinin kendi ihtiyaçlarına dair artan farkındalık ve bu ihtiyaçları karşılamak için zaman, odaklanma gibi bazı kısa vadeli faydalar sağlayabilir.
Değişmemiz gerektiğini bildiren bir tetikleyici görevi görür.
Topluma katılmaya teşvik eder.
Uzun vadede bu yalnızlık deneyimi kronikleştiğinde sorunlar ortaya çıkabilir.
Depresif ruh halleri, artan olumsuz bakış açıları .
Tepkisel yalnızlık acı veriyorsa, kronik yalnızlık işkence olarak ifade ediliyor.

Kronik yalnızlık büyük olasılıkla, bireylerin sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak duygusal, zihinsel veya finansal kaynaklara sahip olmadıklarında veya bu faydaları sağlayabilecek sosyal çevreden yoksun olduklarında ortaya çıkar.

Yalnızlığın Zihinsel ve Fiziksel Etkileri

Anketlerde sosyal yaşamlarından ve aile hayatından memnun olmayanların, memnun olanlardan daha fazla yalnız hissettiği görülüyor.
Daha kalabalık şehirler, internet gibi mecralar dolayısıyla sosyalleşme daha kolay olmasına rağmen, izolasyonun önceki nesillere oranla daha yaygın olduğu görülüyor.
Anketlerde kişilere sorulan sırdaş miktarlarında düşüşler mevcut ve mutsuz bir şekilde yalıtılmış hissedenlerde artış.
Neden olarak; hareketli yaşam tarzı, ömrün uzaması nedeniyle yaşam tesislerinin dolması gösterilebilir.

Teknoloji de bir izolatör olabilir.

Yüz yüze görüşülmeyen binlerce sosyal medya arkadaşı sizi yalnızlaştırabilir. Çeşitli ülkelerde otuz yıla varan araştırmalar kronik yalnızlığın fizyolojik ve psikolojik etkilerinin yıkıcı olabileceğini gösteriyor.

Duygu ve düşüncelerimizde körelmeler yaşarız.

Yalnız olduğunuz zamanlarda, sesli kitap okuma gibi bir aktivitede bulunmuyorsanız sesinizin inceldiğini, alçaldığını bile hissedebilirsiniz.

Yalnızlığın Zihinsel ve Fiziksel Etkilerinde Evrimsel Teori

1970’lerden sonra genlerin yalnızca kişisel çıkarlar tarafından yönlendirildiği için bireylerin de öyle olması gerektiği fikri benimsenmişti.
Nörobilimci John Cacioppo; insanların doğaları gereği bencil olmadıklarını ya da en azından sağlık ve genlerin devamı için öyle olmaları gerektiğini söylüyor.
İnsanların ve genlerin hayatta kalmasının, gelişmesinin nedenini sosyal olarak birbirimize bağlı olmamız olarak gösteriyor.
Sosyal hayvanlar olarak hayatta kalmak için başkalarına bağımlıyız.
Gücümüz, iletişim kurma ve birlikte çalışma yeteneğimizdir.
Yalnızlığın acısı; fiziksel acı, açlık ve susuzluk gibi biyolojik bir tetikleyicidir.
Nasıl ki açlık yemenin yaşamsal olduğunu belirtir, ağrı sensörleri fiziksel tehlikelerden koruyorsa, yalnızlık da bireyi izolasyondan korur.
Genetik yaşamın değişim ihtiyacına işaret etmek üzere evrimleşen caydırıcı bir uyarı işaretidir.
Yapılan  çalışmalar, sosyal  dışlanmanın ve yalnız  bırakılmanın kişide fiziksel acıya benzer bir acıya yol açtığı, bu acının kişiyi yalnız kalmamak için bir çabaya sevk ettiğini ortaya çıkarmıştır.

Yalnızlığın Zihinsel ve Fiziksel Etkileri | Cacioppo’nun evrimsel yalnızlık teorisi

Cacioppo’nun evrimsel yalnızlık teorisinde; yalnızlığa duyarlılığımız boy veya diyabet riski gibi kalıtsaldır.
Bir bireyin yalnızlık düzeyinin yaklaşık yüzde 50’si genlerine bağlanabilir.
Fakat miras alınan yalnızlık değil, sosyal kopukluğun acısıdır.
Bireyin arzuladığı ve mevcut sosyal bağlantıları arasında bir tutarsızlık olduğunda ortaya çıkan sosyal acının yoğunluğu.
Yani Kalıtımsal görünen şey, sosyal açıdan izole edilmiş hissedildiğinde duyulan acının yoğunluğudur.
Evrimsel açıdan, bir miktar değişkenlik iyi olsa da kimi öylesine acı çekecek ki mücadele edecek.
Kimi de keşfetmeyi isteyecek.
Farelerde de bu değişkenliği görebiliriz.
Dominant fareler, yani kafes arkadaşlarına karşı kaynak savaşını kazanan baskın fareler, yalnızlık nöronlarının uyarılmasına en güçlü tepkiyi gösteriyorlardı.
Baskın fareler arkadaş ararken, diğer fareler yalnız kalmaktan çekinmiyorlardı.
Belki de tacizcilerinden uzaklaşarak tecrit edilmekten hoşlanıyorlardı.

Yalnızlık Motivasyonu

Cacioppo, sosyal bağların kökünün zıt olan yalnızlıkta yattığını öne sürüyor. Yalnız olmanın acısı bizi arkadaşlığın güvenliğini aramaya motive ediyor.

Susuzluk, açlık veya acı gibi, yalnızlık da caydırıcı bir durumdur. Bu teoriye göre arkadaşlık aramaya zorlayan biyolojik bir mekanizma olmalıdır.
Beyinde birşeyler, yalnız olmayı kötü hissettirmeli ve başkalarıyla birlikteyken rahatlama sağlamalıdır.

Araştırmacılar, bu motivasyonun kaynağını dorsal raphe çekirdeği adı verilen bir grup nöronda bulduklarını düşünüyorlar.
Gerçekleştirilen çalışmalarda, bu nöronları uyarmak izole fareleri arkadaş bulmaya yönlendiriyor.

2012 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada kokain ve salin enjekte edilen 2 grup farenin belirli bir hücre kümesine bağlı sinirsel bağlantıları daha da güçlendi.

Beyin hücreleri, bir beyin kimyasalı olan dopamin üretiyordu.

Yemek, seks, uyuşturucu gibi tatminkar durumlarda dopamin yükselir.

Bu tür zevklerden fazlasına işaret eden beynin dopamin sistemleri, arzuladığımız şeyi aramaya yön verecek şekilde kurulabilir.

İstediğini elde etmekten ziyade, kişiyi bir şeyler aramaya devam ettiren de budur.

Üzerinde durulan dorsal rafe çekirdeği adı verilen dopamin nöronları depresyon bağlantılarından en bilinenidir.

Ki yalnızlık depresyon için güçlü bir risk faktörüdür.

Bu nöronların büyük kısmı, kimyasal haberci olan serotonin üretir.
Dopamin nöronlarını uyarmak, fareleri kötü hissettiriyor gibiydi.
Seçim şansı verildiğinde fareler, fiziksel acıdan kaçınabilecekleri gibi bu uyarılmalardan da kaçındılar.
Dahası, hayvanlar yalnızlık durumuna giriyor gibi görünüyordu ve diğer farelerle daha fazla zaman geçirdiler.
Fareler, insanlar gibi genellikle gruplar halinde yaşamayı tercih eden sosyal canlılardır.
İzolasyondan alınan bir fare diğer farelerle etkileşime girerek, başından beri arkadaşlarıyla olduğundan çok daha fazla zaman harcayacaktır.

Araştırmacılar, canlının sahip olduğu sosyal bağlantı seviyesi ile istediği seviye arasındaki kopukluğu çözmeye, bu dorsal raphe nöronlarının yardımcı olduğu öne sürüyorlar.

Yalnızlığı bir tatlı çeşidi arzusu olarak düşünelim.

Dopamin nöronları tatlı sevenleri tatlı aramaya yönlendirir, sevmeyenler üzerinde çok az etkisi olur.
Dorsal rafe nöronlarının bir şekilde farenin öznel sosyal deneyiminden yararlandığı, sosyal bağlantılarına değer verenler üzerinde önemli bir etki yarattığı  düşünülüyor.

Bulgular, Cacioppo’nun teorisine önemli bir destek sağlıyor.

Yalnızlıkta Zihinsel Etkileşim

Bu farklı tepkilere göre ya sinirsel bağlantı sosyal sıralamayı belirler ya da sosyal sıralama bu nöronların nasıl bağlandığını etkiler.
Belki de bazı hayvanlar doğumdan itibaren sosyal iletişim için can atar.
Gruptaki konumlarını korumaya çalışırken saldırgan hale gelirler, ve sonunda en üst statüye ulaşırlar.
Alternatif olarak; bazı fareler gruplarındaki  diğer hayvanları seçerek saldırgan bir kişilikle başlayabilirler.

Sonuç olarak bu hayvanlardaki beyin kabloları değişebilir ve bu da fareleri zorbalık yapmak için başkalarını aramaya sevk edebilir.

Caltech’ten bir araştırma ekibi sosyal izolasyonun beyinde belirli bir kimyasalın birikmesine neden olduğunu, bu kimyasalın beyinde olmadığı durumda ise sosyal izolasyonun olumsuz bir etkisinin de olmadığını keşfettiler.

İki hafta boyunca izole bir ortamda tutulan farelerin daha sonra bir araya geldikleri farelere karşı saldırgan, inatçı, korkak davranışlar sergiledikleri ve tehdit edici uyaranlara karşı aşırı aşırı hassas oldukları gözlemlendi.
Aynı ekibin meyve sinekleriyle yaptığı önceki çalışmalarında, taşikinin denen özel bir nörokimyasalın izole edilmiş meyve sineklerindeki saldırganlığın artışında rol oynadığı tespit edilmiş.

Alzheimer ve Yalnızlık

Amiloid adı verilen bir proteinin daha yüksek seviyelerine sahip olanların, arkadaş eksikliği ve yalnızlık bildirmeleri ön plana çıktı.
Birçok bilim insanı, beyindeki amiloid birikiminin  alzheimer’ın altında yatan neden olduğuna inanıyor.
Bileşiğin beyin hücreleri arasındaki iletişimi bozduğu ve bu hücreleri öldürdüğü, dolayısıyla bilişsel gerilemeye yol açtığı varsayılıyor.
Florida Üniversitesi’ndeki araştırmada, yalnız hisseden insanların bunama riskinin yüzde 40 daha fazla olduğu görüldü.

Kısa Hayatlar

Yalnızlık sadece kötü hissetmekle kalmaz, aynı zamanda derin sağlık sonuçları da doğurabilir.
Sineklerden farelere, şempanzelere kadar izole olarak yetiştirilen hayvanların yaşam süreleri daha kısadır.
Ağır cezalardan biri olan hücre hapsi insanlarda ve diğer hayvanlarda stresi artırır, bağışıklık sistemini zayıflatır ve ölüm riskini artırır.
Hatta bazı tahminler yalnızlığın ölüm riskini obezite kadar, yani yaklaşık yüzde 30 artırdığını öne sürüyor.
Puanlamanın oluşturulduğu bir çalışma, sosyal ilişkiler, bağlantılar gibi konularda düşük puan almanın, günde 15 sigaraya eşdeğer risk taşıdığını buldu.
Daha güçlü ilişkileri olan katılımcıların hayatta kalma olasılığının % 50 arttığı görüldü.
Öznel ve nesnel izolasyona dayalı bir çalışmada ise % 30 oranında erken ölüm riski görüldü.

Bu oranlar yalnızlığın; obezite, fiziksel hareketsizlik ve hava kirliliği gibi faktörlerden 2 kat daha fazla risk taşıdığı anlamına geliyor.

Kalp

Yalnızlığın ciddi kardiyovasküler sorunlarla ilişkili olduğu görülmüştür.
2016 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada yalnızlık ve sosyal izolasyon, inme riskinde% 32 artış, koroner kalp hastalığı riskinde% 29 artış ile ilişkilendirildi.

Stres ve Depresyon

Sosyal destek, vücuttaki ve beyindeki kimyasal süreçleri optimize edebilir.
Günlük hayatın stresini tek başına üstlenmek, sağlığınıza daha fazla zarar verebilir.
2007’de yapılan bir araştırmada, sosyal desteğin strese karşı direnç sağlayan nörokimyasal bir tepkiyi optimize edebileceği görüldü.
Çalışmanın bulguları, sosyal desteğin çevresel ve genetik kırılganlıkları  strese karşı hafifletebileceğini de gösterdi.
Dahası, yalnız bireyler yalnız olmayan insanlarla aynı stres faktörlerine maruz kaldıklarında ve hatta dinlendiklerinde bile daha yüksek düzeyde algılanan stres bildirirler.
Her iki çalışma da yüksek düzeyde yalnızlığın  daha depresif belirtilerle ilişkili olduğunu ve yalnızlık ile depresyon arasındaki bu ilişkinin  kişinin yaşamı boyunca sabit kaldığını buldu.

Depresyon ve yalnızlık arasındaki ilişki, bir yaş grubunu diğerinden daha fazla etkilemez.

İltihap

Yalnızlık, vücuttaki iltihaplanmayı tetikleyebilir.
Kendini yalnız hisseden insanlarda genler farklı ifade edilir.
2007 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada, vücudun kendini savunma yolu olan iltihapla ilgili bir grup genin yalnız hissedenlerde daha aktif olduğu görüldü.
Aslında iltihap, enfeksiyon ve yaralanmalardan korumak için bir savunma mekanizması anlamına gelir, ancak çok fazlası kanser gibi ciddi hastalıklara yol açabilir.
Farklı bir araştırmada, iltihaplanmaya karışan genlerin ifadesinde artış antiviral yanıtlarda rol oynayan genlerin ifadesinde azalma görüldü.

Basitçe söylemek gerekirse, kendini yalnız hisseden insanların bağışıklık sistemi daha güçsüzdür.

Enfeksiyon

Yalnızlık, soğuk algınlığı ve grip gibi rahatsızlıklara karşı duyarlı hale getirebilir.
Yalnız insanların bağışıklık sisteminin virüsler yerine bakterilerle savaşmaya odaklandığını, yani yalnız insanların viral enfeksiyonlara daha duyarlı olduğu ortaya kondu.

Farklı bir çalışmada da yalnız hissedenlerin soğuk algınlığı belirtileri hissetmeye daha yatkın olduğu görüldü.

Sosyal Durumlar

  • Yalnızlık bildiren insanların sosyal durumları tehditkar olarak algıladıkları görülüyor.
  • Genellikle kötü olduğu ortaya çıkabilecek biriyle bağlantı kurmaktan korkarlar.
  • Bu nedenle, yalnız insanlarda sinirsel bir mekanizma sosyal durumlara şüpheyle yaklaşmalarına neden olur.Kilo Sorunu
  • Yalnız bireyler genellikle, yaşadıkları yalnızlık duygularını bastırmak için kendilerini yemeğe verirler.
  • Yapılan araştırmalarda, yalnızlığın birçok özelliğinin anoreksi, bulimia ve tıkınırcasına yeme gibi birçok farklı türde yeme bozukluğu ile ilişkili olduğu görüldü.
  • Bu nedenle yalnızlık, kilo alımında veya kilo vermede bir faktör olabilir.

Davranışlar

  • İlişkiler, davranışları hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyebilir.
  • Örnek olarak; evliliğin sigara, uyuşturucu ve alkolizm gibi davranışlarda bulunma olasılığını azaltması.
  • Evli olanların daha düşük ölüm oranlarına sahip olduğu görüldü.
  • Bu durum genellikle daha sağlıklı alışkanlıklara atfediliyor.
  • Hayatınızda olumlu ilişkilere sahip olmanın, sağlıklı beslenmek, yeterince uyumak, egzersiz yapmak gibi daha sağlıklı davranışlarda bulunmaya motive edebileceği görülüyor.
  • Ayrıca bu araştırmada, oda arkadaşı, partner ya da çocuk sahibi olanların madde bağımlısı olma ihtimali daha düşüktü.

Bulaşıcı

Araştırmalarda, yalnızlığın bulaşıcı olabileceği görülüyor.

Tıpkı mutluluk gibi.

Neşeli insanlarla takılırsanız, neşeli olma olasılığınız artar.

10 yıllık bir çalışma sonuçları, yalnız yaşayan birine yakın kişilerin de yalnız kalma olasılığının % 52 daha yüksek olduğunu gösterdi.

Ayrıca aktarılabilen bir yalnızlık geni de var.

Bu geni miras almakla, istediğiniz türden ilişkilere sahip olmamanın acısını hissetme olasılığınız daha yüksektir.

Yalnızlık, kadınlardan çok erkeklerde ölümle sonuçlanır.

Yalnız erkekler daha az dirençlidir ve daha depresif olma eğilimindedir.

Bunun nedeni, erkekler ağlamaz türünden, genellikle toplumda duygularını ifade etmekten caydırılmaları ve herhangi bir ifadede sert bir şekilde yargılanmalarıdır.

Bu nedenle, içinde bulundukları durumu kendileri bile kabul etmeyebilirler.

Sonuçlar, yalnız insanların sosyal medya eğiliminde olsalar da yalnızlık duygularını önce  arkadaşlarına ve komşularına aktardıklarını gösteriyor.

Mücadele

Bir meta analiz, uyumsuz sosyal biliş’te en iyi sonucu bilişsel-davranışçı terapi’nin verdiğini gösterdi.

Bu yöntem, kendilerine değer verme konusundaki olumsuz düşüncelerini ve başkalarının onları nasıl algıladıklarını fark etme ve bunlarla başa çıkma gücü verdi.

Meditasyon yalnızlığın etkilerini azaltır.

8 haftalık bir meditasyon programının uygulandığı çalışmada yalnızlık etkilerinin azaldığı görülmüştür.

Köpeklerin kullanıldığı hayvan destekli bir terapi programında, öğrencilerin kendi kendilerine bildirdikleri kaygı ve yalnızlık belirtilerinin, terapinin ardından yüzde 60 oranında düştüğü görüldü.

Buradan evcil hayvanlarla gerçekleştirilen sevgi etkileşiminin yalnızlık belirtilerini azaltabileceği anlaşılıyor.

Bazı araştırmalar, yaşlıları toplum ve sosyal gruplara dahil etmenin ruh sağlıklarını olumlu yönde etkileyebileceğini ve yalnızlık duygularını azaltabileceğini göstermiştir.

Koro katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışmada, koro gurubunda bulunanlar daha az yalnız hissettiklerini ve hayata daha fazla ilgi duyduklarını belirttiler.

Bu amaçla, bu tarz faaliyetler popüler hale geliyor.

Farklı kuşakların buluştuğu aile yemekleri, faaliyetleri.

Kimi yerlerde ortak çamaşır yıkama, dinlenme gibi alanlar.

Oyun, film günleri ve benzeri etkinlikler tanışma, yeni arkadaşlıklar ve sosyal etkileşimler açısından fırsatlar sunar.

Yalnızlığın fiziksel ve zihinsel yansımalarından dolayı, kabullenmek ve hayatınız üzerindeki etkilerini anlamak gerekir.

Yalnız insanlar genellikle reddedileceklerini düşünürler.

Bu yüzden sosyal ilişkilerinizde olumlu düşüncelere  ve tutumlara odaklanmak önemli.

Sizinle benzer tavırları, ilgi alanlarını ve değerleri paylaşan kişiler, kaliteli ilişkiler geliştirmenizi sağlar.

Araştırmalar da çevrenizdeki dünyaya ilişkin algıları değiştirmenin mutlak öncelikli olduğunu gösteriyor.

Buluşmak istemeyen arkadaşın, başkasına söz verdiğinden gelmek istememesi gibi başarısızlıkları kendinize değil de koşullara atfettiğinizde, hayatta çok daha dirençli hale gelir ve devam edebilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir